19 Temmuz 2011 Salı

Body World Sergisi - Mini İstanbul Gezisi Kasım 2010

Haftasonu Barış bir fuar organizasyonu nedeniyle İstanbuldaydı.Pazar gününün boş olduğunu öğrenince bende hemen istanbul a bir uçak bileti aldım.Tabi cumartesi çalışmıyor olsaydım daha güzel olacaktı ama ! olsun akşam yemeğine İstanbuldaydım. Ataköy de çok sevdiğimiz aile dostlarımız ile uzun süre görüşmemiş olmanın verdiği bol muhabbetli güzel bir akşam geçirdik, ertesi sabah güzel bir kahvaltı ve kasım sonu olmasına rağmen bol güneşli güzel bir pazar gününe başlamıştık. İzmir e dönüşümüz gece 10 uçağı ile olacağı için , gezmek istediğimiz Body World sergisinden sonra İstanbul havası almak için vaktimiz olacaktı !!

Bakırköyden tren ile Sirkeci Gar ına gittik gardan yürüyerek Galata köprüsünü geçerek Karaköy Antrepo 3 teki sergi için biletlerimizi aldık. Sergi ile ilgili gitmeden önce internetten okuduğum kadarıyla bir öngörüm vardı ve etkileneceğimi düşünüyordum ama içeri girdikten sonra tahmininden çok daha fazla hoşlandım sergiden. Alman bilim adamı ve anatomist Dr. Gunther Von Hagens keşfettiği teknik ile insan vücudundaki organları , sinirleri... orjinal formları bozulmadan sergilemiş. Hastalıkların insan vücudunu nasıl etkilediği, sağlıklı ve uzun ömür için vücuda nasıl bakmak gerektiğini düşünüyor insan .özellikle hastalıklı ve sağlıklı organları gördüğünüzde " vücuduma iyi bakmam lazım " diyorsunuz.
Doktordan da korktum ben şahsen :) nasıl bir insan bunları yapar yıllarca çalışır biraz dehşet verici :))

Gunther von Hagens ' in orjinal vücut dünyası sergisi
Yaşam Döngüsü
Sergiden çıkışta İstanbul Modern de kısa bir tur yaptık.İzmir güzel ama İstanbul bir başka güzel ...
İstiklal Caddesinde Denizler Kitapevine girdik. Eski İstanbul haritaları ve denizcilik ile ilgili bulabileceğiniz herşey var burda çok güzel.Barış ayrı ben ayrı kitapların, haritaların , fotoğrafların arasında kendimizi kaybettik ..sonra bulduk :) tekrar İstanbul a geldiğimizde tekrar uğramak isteği ile çıktık.

Beyoğlu nda dolaşmak, kitabevlerine girmek, kafelerde oturup yoldan geçenleri izlemek, Tünel den Karaköy e yürümek iyi geldi bize.
Eski taş binaların sanki gözü dili varmış gibi heybetli duruşlarını görünce, bu binaların da yaşayanları kadar unutulmuş yada unutulmamış ama bahsi geçmeyen anıları olduğunu düşünürüm hep...İnci pastanesinin önünden geçerken de hissettim bunu, küçük masalarında oturup profiterol yiyen hatta yemek için sıra bekleyenleri görünce yüzümüzde bir gülümseme oldu;  bir mekan olsun ki 60 yıldan fazladır o küçük masalar ve çikolota sosun altındaki o güzel tat yerini korusun...
( eski mi daha güzel ? yeni mi ? yada eskidiği için , biriktiği için mi eski güzel ? )
Tarihi Beyoğlu çikolotacısından bademli ve fındıklı çikolotalarımızı , bir de Koska nın mağazasından badem ezmelerimizi alıp İzmir e dönüyoruz.
Tekrar görüşmek üzere güzel şehir İstanbul !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder