2 Eylül 2015 Çarşamba

SANTORINI

EN ROMANTİK EN FOTOJENİK EN MANZARALI YUNAN ADASI !

Santorini - Oia Köyü
İzmir Alsancak limandan hareket eden gemimizin ilk durağı Santorini Adası. Yolculuğumuz yaklaşık 15- 16 saat sürdü. Rüzgarlı hafif fırtınalı bir hava olduğundan gece beşik gibi sallandık diyebilirim .. Buna da hazırlıklı olmanız gerekiyor. Kızımız hiç farketmedi, uyanmadan deliksiz uyudu. Gemi içinde dolaşırken çok anlaşılmıyor ama yatarken biraz daha hissediyorsunuz. İlk günden sonra alışıyorsunuz da tabi.. Ama tarihlerinizi seçerken ağustosun ikinci yarısından sonrası biraz daha rüzgarlı hava riskini arttırıyor.

Gemimiz güvertesinden Santorini açıkları
Gemide uyanmanın güzel taraflarından biri de (hele bizim gibi camsız kamarada kalıyorsanız !) güverteye çıktığınızda bir liman bir ada manzarası parlayan bir güneş,mis gibi deniz kokusu ile kahvaltınızı,çayınızı, kahvenizi almış güvertede güne başlıyorsunuz. Biz Santorini'deki günümüze böyle başladık.
Volkanik yüksek kayaların üzerinde bu bembeyaz ada. Yani aşağıdan baktığınızda hiçbir şey görmüyorsunuz, siyah kayalardan başka. Dikkatli bakınca adanın üzerinde beyaz tebeşir ile çizilmiş bir çizgi gibi görünüyor. Yukarıya çıkmak için seçenekleriniz var;
* teleferik ( cable car ) : kişi başı 5 € vererek 2 dakikada Fira Köyündesiniz. Buradan otobüslerle, plajlara yada diğer köylere gidebilirsiniz.
* eşekler : kişi başı 5 € ama pek güvenli görünmemekte..
* merdivenler !! bedava :) çok yorucu görünsede yürüyenlerin sayısı da az değil !
Yanaşan gemilerin yoğunluğu ve saatlerine göre teleferikte kuyruk olabiliyormuş ama biz ne çıkarken ne de inerken kuyruk beklemedik.
Her biri 6 kişilik olan 6 lı teleferik 
Teleferik ile yukarı çıktığımız köy Fira daracık sokakları, beyaz kireç evleri, muazzam manzaralı terasları olan cafeleri ile sevimli bir köy.. yanyana hediyelik eşya satan dükkanların olduğu sokaklarda dolaşırken Oia köyüne gitmek istediğimizi söyledik, aşağı tarafta otobüs duraklarının yerini gösterdiler. Bu duraktan sadece Oia 'ya değil plajlara giden otobüslerde kalkmakta.
Biz mavi kubbeleri, her terastan sınırsız deniz manzarası ve sonsuz görünen havuzları ile en popüler köyü Oia giden otobüse bindik. Otobüse bindiğinizde ücreti içeride toplanıyor 1.80 €/kişi
Fira dan ioa köyüne yada plajlara gitmek için otobüsler aynı duraktan hareket etmekte
Yaklaşık yarım saat sonra köye vardık, burada her yokuş başında, her terasta kartpostal gibi fotoğraflar çekebilir, her bir kapı - pencere fotoğrafı, havuz üzerinden deniz manzarası çekerek instragram 'da yarışmalar kazanabilirsiniz! :)

Santorini- Oia
Otobüs ile yaptığımız hafif yokuşlu, virajlı yolculuğun yorgunluğu ile daha da çok dolaşmadan bir kahve molası verdik. Terpsi adlı kafede oturduk, bir frappe ve kavun suyu içtik.
Terpsi n Oia

Terpsi cafe 'de 1 frappe + melon için 12 € ödedik

Köyde denize yüzünüzü döndüğünüzde sağınızda daha çok hediyelik eşya satan dükkanlar ve iki katlı kafeler mevcut. Sol taraf ise o manzaralarını, iki kişilik havuzlarını çok beğendiğimiz oteller ile dolu.

Dar sokakların hepsine girme her balkondan, her terastan manzara seyretme telaşı ile dolaşırken ayaklarımıza kara sular inmiş, artık duvarlara dayana dayana yürümeye başlamıştık. Yanınızda küçük yol arkadaşınız var ise ! Canımız Nehirimiz:) yemek molası için tam zamanı dedik ... 
Seagull ın iki balkon-terası var..
Seagull adlı Restaurant- Cafe ye oturduk. Menüden karışık deniz tabağı seçtik aslında iki kişilikti ama biz tek kişilik hazırlanmasını rica ettik. Tek kişilik olmasına rağmen bizi tatmin eden lezzet ve çeşitlilikte idi. Yanında büyük boy Mythos içtik. 

Oia Köyü- SEAGULL Cafe Snack'te bir atıştırma molası :)
karışık deniz mahsulleri- ricamız üzerine tek kişilik olarak hazırlanmış tabak!!!

Karışık deniz tabağı ve büyük boy bira için 25 € ödedik.

Köyde otellerin olduğu yokuşlarını dolaşırken, sık sık eşeklere yol vermek zorunda kaldık :) Kireç beyazı boyanmış evler ve yüksekten gördüğümüz deniz manzarasına bakarken bu adanın volkanik bir patlama geçirdiğine inanmak oldukça güç geliyor.


Artık ayaklarımızda derman kalmamış, ruhumuzu ve karnımızı doyurmuş :) her bir kareyi hafızamıza kaydetmiş olarak Fira 'ya dönmek üzere tekrar otobüse bindik. 
Bu sefer indiğimiz yerden oldukça uzaklaştığımız için, otobüslerin ilk kalkış noktasına yürüyemedik ve olduğumuz yerde otobüsün gelmesini bekledik. Gelen otobüse bindik ancak tabi oturacak yer yoktu ! Neyse ki bir yolcu bana yer verdi Nehir 'i kucağıma alıp oturdum zaten oturmam ile Nehirim kucağımda uyudu. 

Tekrar otobüse bindiğimiz yerde indik ve Fira 'nın sokaklarında biraz da kaybolduk. Ben kendi koleksiyonum için kaşık, Nehir için kar küresi, magnet ve diğer küçük hatıralarımızı toplama telaşı ile tek tek bütün dükkanlara girdik.
Bu arada küçük bir not, teleferikten aşağı indiğinizde 2-3 hediyelik eşya satan dükkan var. Yukarıya göre 1-2 € daha ucuz ama daha az çeşit var. Çıkmadan bir genel bakıp yukarda ona göre alış veriş yapabilirsiniz. Ben bir kaç parçayı aşağıdan aldım !

Teleferik ile aşağı inip gemimize dönmeden son bir keyif !!!
Fira Köyü

Sadece Santorini 'ye özgü * Volkan birası
Tekrar gelene kadar hoşçakal Santorini ! daha görmediğim çok ada çok köy var ....

1 Eylül 2015 Salı

GEMİ SEYAHATİ İLE YUNAN ADALARI TURU


GEMİ SEYAHATİ İLE YUNAN ADALARI TURU
Birkaç yıldır gemi ile Yunan Adası turları dikkatimizi çekmekte idi ancak bir türlü karar verememiştik. Bu sene 23 Ağustos haftası 4 gece 5 günlük Celestyal Cruises ile bir tatil yaptık. Tatil öncesi daha önce gemide konaklamalı bir tatil yapmadığımdan ve 3,5 yaşında bir kızımız olduğundan kafamda sorular çoktu ancak internette çok fazla bilgi bulamadım. Gideceğimiz adalar ile ilgili zaten yazılar, kitaplar var ancak gemi turuna katılanların şikayet yada yorumlarını çok bulamadım. Ve döndüğümde yazmaya karar verdim umarım faydalı olur…
5 gün bizi gezdirecek gemimiz Odyssey
Öncelikle Celestyal Cruises Yunan şirketi ve Türkiye‘deki yetkili acenta ise Karavan Turizm. Birçok tur şirketi Jolly vs. satıyor. Biz turları araştırırken Karavan Turizme ulaştık ve biletlerimizi oradan aldık. Gidilen adalar ve gün sayısına gemiler değişiklik gösteriyor. Biz Odyssey gemisi ile herşey dahil içecek paketi alarak seyahat ettik. Gemiden çıkarken hiçbir ekstra ödememiz olmadı. Limanda bagajlarımızı teslim edip pasaport ve biletlerimizi gösterip gemi kartlarımızı teslim aldık ( 3,5 yaşındaki kızımız adına da verdiler ) bu kartları yanınızdan hiç ayırmıyorsunuz, her gemiden iniş ve binişlerinizde okutuluyor böylece kim gemiye döndü kontrolü sağlanıyor, odalarınız kapıları bu kart ile açılıyor, yemeklerde içeceklerinizi aldığınızda bu kartlar okutuluyor, en önemlisi gemiye bindiğinizde pasaportlarınızı teslim ediyorsunuz inerken size geri veriliyor yani adalarda gemi kartlarınız ile dolaşıyorsunuz.
Gemiye bindiğinizde kamaralarınız 11:30 da kapınızın önünde valizleriniz ile hazır oluyor. Yapılan anonslar ile bilgisi veriliyor.
3. kat iç kabin - odamız

Gemi diğerlerine göre daha küçük ancak konfor ve rahatlık açısından hiçbir rahatsızlık yaşamadığımızı belirtmek isterim. Üçüncü katta ve iç kabinde 3 yataklı kamarada kaldık, ben daha basık daha dar bir da bekliyordum ama hiç öyle bulmadım. Odalar temiz ve personel ilgiliydi. 

Gemimizin gece ışıklı görüntüsü

Gemide bir adet yüzme havuz var, ancak 4 küvet büyüklüğünde ! oldukça küçük. Gerçi ilk gün hariç çok fazla havuza girecek vaktiniz olmayacaktır..Zaten havuzda genelde çocuklar oynuyor, onun dışında başında güneşlenerek, içeceğinizi yudumlayarak güverte keyfi yapabilirsiniz. Canlı müzik ve animasyonlar gün boyu devam ediyor.
Gemide iki adet restaurant hizmet veriyor 6. kattaki restaurant tepsileriniz ile kendinizin yemeklerinizi alıp güverte yada içeride istediğiniz yere oturabileceğiniz düzende. 5. katta ise yine aynı yemekler alacarte olarak sunuluyor. Biz genelde sakinliği ve masa düzeni nedeni ile tercihimizi alacarte Restauranttan yana kullandık. Burada kılık kıyafet konusunda biraz da olsa özenli olmak gerekiyor. Parmak arası terlik, erkeklerde kolsuz atlet, kabul edilmiyor.
5. kat alacarte Restaurant
Gemimiz 14 :00' de İzmir den hareket edecekti, biz saat 11:30 gibi elimizdeki ıvır zıvır eşyamızı da odada bırakıp gemiyi keşfe çıktık. Güzel İzmir ' imizin körfez manzarasında öğle yemeğimizi yedik. Sonrasında bir bilgilendirme toplantısı yapıldı ve ardından rehberler kara turlarını tanıttılar sonunda katılım kayıtları için form dağıttılar. Tek tek alabildiğiniz gibi paket olarakta turları alabiliyorsunuz. Biz kızımızın temposunu kestiremediğimizden ve açıkçası çokta cazip turlar görmediğimizde hiçbirini almadık ve kendimiz gezmeye karar verdik.
Zaten Santorini hariç uğranan ada ve limanların çoğunda 3-4 saat vaktiniz olduğundan tur alsanız dahi çok ayrıntılı gezme şansınız olmuyor. Genelde satılan tur ücretleri 60 € dan başlıyor.
Birde rehber arkadaşların tutumu direk turları satmaya yönelik olduğundan, kendiniz yapacağınız programlarda size yardımcı olmuyorlar. Kendiniz gezme olasılığınıza karşı indiğiniz limanlardaki ulaşım imkanları ve kısa sürede görebileceğiniz yerler ile ilgili internetten bilgi edinmenizi tavsiye ederim.
KISA KISA ...

*Santorini de kıyıya tekneler ile çıkıyorsunuz. Eğer tur almadıysanız teleferik ile kişi başı 5 € Fira Köyüne çıkabilirsiniz. Ve burdan local otobüsler ile yarım saatlik yolculuk sonucu o çok meşhur en turistik mavi kubbeler ile dolu köyü ioa ya ulaşabilirsiniz. Yine plajlara giden  otobüsler de Fira köyünden. Otobüs kişi başı gidiş 1,80 €.
*Milos Adasında da kıyıya tekneler ile çıkıyorsunuz. Bu ada için plaj turları satıyorlar.. almak istemezseniz limanda indiğiniz yerin tam karşısında turist information var harita ve detay bilgi alabilirsiniz. Denizi arkanıza aldığınızda sağ tarafta otobüs durakları ve taksiler mevcut. Yalnız dikkat süreniz az olduğundan gideceğiniz plajın süresini ve yolun dönüşünü hesaplamayı unutmayın!!
*Atina ! Gemi Atina'ya yakın olan Pire Limanına değil Lavrion limanına yanaşıyor burası Atina 'ya 70 km uzaklıkta. Atina - Akropolis turları sabah 06:45 te başlıyor çünkü 13:30 da gemiye dönmüş olmak gerekiyor yani süre yine kısıtlı. Akropolisi daha önce görmediyseniz ve meraklıysanız turu alabilirsiniz. Çünkü kendi imkanlarınız ile yetiştirme şansınız zor. Taksiler 2 saate yakın sürede Atina ' ya gidiyor ve 70 - 75 € ücret istiyorlar- tabi pazarlığa tabi !! binmeden süreyi ve ne kadar tutacağını mutlaka önceden sorun. (Normalde 1 saatte gidilmesi gereken bir uzaklık ama gemiden giden bazı kişiler 2 saate yakın tuttuğunu belirtiler !!!)
Biz daha önce Atina Akropolis 'i gördüğümüzden gitmedik ve öğlene kadar limanın olduğu Lavrion merkezinde vakit geçirdik.

Santorini - Milos - Mikonos - Siros Adaları yazılarım fotoğraflı ve ayrıntılı olarak çok yakında :)




10 Ağustos 2015 Pazartesi

CHIOS - SAKIZ ADASI 2015 Part 2

13 yıl aradan sonra evli ve çocuklu :) bir Sakız gezisi daha ...
Süresi dolmamış bir schengen vizesi ve İzmir 'de oturuyor olmak hafta sonu günübirlik bile olsa Sakız adasına gitmek için  yeterli!
Sakız Limanına yaklaşırken

Kıştan kalan ve süresi dolmak üzere olan vizemiz varken pazar günü için hızlı ve kısa bir Sakız programı yaptık. Pazar sabah erkenden çeşme limanına gittik bu sefer biletlerimizi Ege Birlikten ( gidiş - dönüş 20 € ) aldık. Kızımız Nehir yol ücreti 0 €. Bu arada Nehir 'in vizesi olmadığı için 1 hafta öncesinden evraklarını Ege Birlik Çeşme 'ye kargo yapmıştık. Sabah gümrüğün yanındaki Ege Birlik gişesinden biletlerimizi aldık.
Çeşme Liman 
Geziye nerden başlayacağımızı bilmeliyiz :)

Yaklaşık 50 dakika süren feribot yolculuğumuz sonunda Nehir 'in vizesinin pasaportuna yapıştırılması için biraz beklememiz gerekti. Mayıs 'ta Kos Adasına gittiğimizde bu kadar beklememiştik. Sanırım o yüzden bana uzun geldi bu bekleme işi..
Daha önceki gelişimizde Pirgi, Mesta, Lagada köylerini gördüğümüzden bu sefer liman çevresinde vakit geçirdik, zaten akşam 18: 00 feribotumuzun kalkış saati.
Liman boyu bizim kordon boyu gibi kafeler ile dolu. 12 yıl öncesine göre daha tek tip daha pop mekanlar olmuş. İlk geldiğimizde daha salaş daha kendi halinde yerler hatırlıyorum. Bizim Cunda Adasındaki taş kahve gibi yüksek tavanlı tavla oynanıp kahve içilen yüksek sesle sohbetlerin edildiği bir iki kahve kalmış. Daha çok turistlere yönelik olmuş.
Pazar günü çarşıda sadece bu küçük bakkallar açık diyebilirim
 limanın iki üç sokak paralelini gezebilirsiniz fazlası yok zaten

Çarşısı öğlen saatleri hele pazar günleri hayalet sokak !
Ama ouzo, mastic, reçel yani kısaca adaya özgü alabileceğiniz hediyelik eşya satan ve tadım yapabileceğiniz dükkanlar feribot saatine kadar açık.
Yunan adalarında yemeyi içmeyi neden çok sevdiğimi söyleyeyim; bizde Çeşme Dalyan 'da Bodrum Gümüşlük' te rakı balık yapalım deniz kokulu keyfimiz olsun dediğinizde %90 kültür olan balıkları deniz balığı diye size sunarlar.. gecenin sonunda alkol kontrolüne takılmışsınız gibi sizi hesapla yoklarlar ki her seferinde fazla yazılmış bir meze, söylemediğiniz bir ara sıcak yakalarsınız !!!
Limandaki Delfinia

Bu sefer liman 'da Delfinia adlı restauranta oturduk. Samimi kendi halinde bir yer.
Kalamar dolma ve ahtapot ızgara söyledik ama daha önce yediklerimize göre oldukça yağlıydı.
içi beyaz peynir, domates ve biberli harç ile dolu kalamar ızgara

Siparişimizi alan mekan sahibine başka ne sipariş verelim dediğimizde ızgara mastello peyniri ve greek salata önerdi. Biz daha önce yemediğimiz mastello ızgara söyledik, bir numarası da yoktu açıkçası hellim ızgara tercih ederim. Herşeyi marul yaprağı üstünde sunmalarını da pek sevmedim ( bende biraz cins miyim ne :) )

Mastello Peynir Izgara

Greek salata ise çoban salata üstü kalın bir dilim beyaz peynir ile servis ediliyor ilk Sakız Adasına gelişimizde yemiştik bi daha da sipa riş vermedik açıkçası !
Nehir için 1 porsiyon papalina söyledik fena değildi. Favori rakımız Barbayanni ( 20 lik 8 € ). Toplamda 40  € ödedik.
Eğer uzağa gitmediyseniz limanda oturabileceğiniz bir mekan ama yemekler çok lezzetli değil. Fiyatlar normal. Çalışanların çabası ve ilgisi memnun kalmanıza yetecektir. Yemek sonrası kahve ve şişesi ile masanıza getirdikleri sakız likörü ve mini dondurmalar sizi keyiflendirecek.

Tekrar hatırlatıyorum vaktiniz varsa kahvenizi pirgide, balığınızı Lagada 'da yiyin. bknz: http://denizinnotlari.blogspot.com.tr/2011/07/sakz-adas.html


Frappe fotoğrafı koymadan olmaz :) Genelde bardağı 2 - 2,5 €
Son olarak alacağınız hediyelikler belli sakız, reçel, ouzo.. birde benim gittiğim her yerden aldıklarım mug, kaşık, magnet, t-shirt, Nehirim için kurşun kalem, kar küresi :)


9 Ağustos 2015 Pazar

SELÇUK - 7 BİLGELER ŞARAPHANE/ OTEL

ÜZÜM BAĞLARI, ZEYTİN AĞAÇLARI İÇİNDEKİ HUZUR !!
Bugüne kadar gitmemiş olmak bir kayıp olan, tek düze otel tatillerine işte bir alternatif daha ...
İzmir-Aydın otobanından Selçuk çıkışından çıkıp ilerliyorsunuz. Selçuk'un içinden Kuşadası'na doğru dönmeyip düz Aydın'a doğru devam ettiğinizde Çamlık'a geldiğinizde, sağda Tren Müzesi'nden içeri girip yaklaşık 1 km. gittiğinizde solda 7 Bilgeleri göreceksiniz.  Ve daha önce keşfetmediğinize üzüleceksiniz. Patika yolun sonunda solda iki katlı taş bina; 7 Bilgeler. Restaurant ve caz konserlerin organize edildiği avludan oluşan binanın girişi lavantalarla çevrili.

http://www.yedibilgeler.com/tr

İsim neden 7 Bilgeler; sadece isim benzerliği olmadığını (işletme sahibi Bilge Bey) web sitelerinde kendi anlatımlarından göreceksiniz. Binaların isimleri, şaraplarının isimleri işte bu bilgelerden geliyor.
7 Bilgelere girince Restaurant 'ın bulunduğu ana bina

Hemen patikanın aşağısına baktığınızda üzüm bağları, tepelerde çamlar, zeytinler alabildiğine yeşillik görüyorsunuz. Eğer ana binadaki odalarda kalmıyorsanız konaklayacağınız evlere giderken zeytin ağaçlarının arasından yürüyorsunuz. Hava karardığında çok güzel ışıklandırıldığını göreceksiniz. Her yer bakımlı ve huzur verici..



Aşağıya doğru indiğinizde yüzme havuzu karşınızda ;temiz sessiz. Havuz başında gürültülü müzik ile cep telefonu ile sosyalleşip bira içmeyi sevenlerdenseniz bence buraya gelmeyin !!!
havuz başında kaldığınız odanızdan restauranta bağların yanındaki patika yoldan gidiyorsunuz
Burada da istediğinizde bira içip patates kızartması yiyebiliyorsunuz, ya da şarap bağlarında üretilen şaraplardan tadabilirsiniz tabi ki istediğinizde getiriyorlar :) Ama gittiğiniz diğer yerlerden farkı, burada hem çalışanlar hem konaklayanlar dingin.
Genellikle gittiğimiz otellerde 3,5 yaşındaki kızım için havuz tercih etmiyorum, ama burası kendi özel havuzunuz gibi temiz ve sakindi gönül rahatlığı ile hep birlikte yüzdük. Zaten ilk geldiğinizde odamıza yönlendirilirken; " havuzdan da faydalanabilirsiniz, temizdir havuzumuz " dediler.
Yüzerken gözünüz alabildiğine ağaç, yaprak, dağ, gökyüzü...

Özenle ve sade döşenmiş tertemiz odamıza yerleştikten sonra ( odanın anahtarını aldığınız anda ince düşünülmüş şıklığın sizi beklediğini hemen anlıyorsunuz ) biz kitaplarımızı Nehir 'de dergisini alıp havuza gittik. Bizden başka kimsenin olmadığını görünce yüzdük yüzdük yüzdük ...

Havuz kenarında otururken manzaraya dalıyorsunuz. Burası alternatif yaşamın mümkünlüğünü gösteriyor. Bu arada biz otururken bağdan koparılmış bir kaç salkımı tadına bakmamız için, akşam içmemiz muhtemel şarabın yapıldığı üzümlerden getiriyorlar bu esnada kısa bir sohbet geçiyor aramızda ilk defa mı geldiniz burayı nerden buldunuz... 
Profesyonel aile işletmeciliğinin çok güzel bir örneği olmuş 7 Bilgeler. Direk işin içinde direk işin başında!
Biz burayı Barış sayesinde  internetteki  Emin Fındıkoğlu caz konseri duyurusu ile keşfettik. Cumartesi akşam yemeği sonrası avluda yaklaşık 70 -75 kişilik şarap ve caz seven topluluğa güzel bir konser verdiler. 7 Bilgelerde caz konserleri devam edecekmiş, meraklılarına duyurulur. İnternet sayfalarını ziyaret ettiğinizde bu etkinliklerden haberdar olabilirsiniz.
Oda + kahvaltı hizmet veriyorlar. ( 310 TL civarı )
Dışarıdan sadece yemek yada kahvaltı içinde gelinebiliyor. Bağ manzaralı tatlı esintili büyük bir terasları var. Avluya bakan iç balkonlarında da yemek yiyebiliyorsunuz.
Restaurant alacarte hizmet veriyor.
**Konser akşamları yemek fiks menü ( 80 TL ) Bizim gittiğimiz haftanın menüsü :
önceden fesleğen soslu mozarella + içi karides dolu çıtır sigara börekleri + ana yemek olarak da hollandaise soslu çupra yada mantarlı dana incik yanında tarhan otlu patates püresi + dondurma.


Kendi şaraplarında oluşan menülerinden içeceğiniz şarabı seçiyorsunuz biz Bias 2011 seçtik ( şişesi 78 TL ) bu ödüllü şaraplarındanmış 2012'si de var ama o ödüllü değil ! menülerinde detayları yazıyor. Avluda alış veri yapabileceğiniz  mağazaları var, şaraplar restaurant fiyatından ortalama 20 TL daha ucuza satılıyor.
Konserler 21:30 başlıyor...
**Konserler için kısa 3 not  ;
1 - Konserin verildiği avlu, restaurant ve mutfağın yanında olduğundan konser boyunca mutfaktan gelen çatal-bıçak sesi (bulaşık ve servis gürültüsü) zaten kötü olan ses düzenine hiç yardımcı olmuyor. Amacı müzik dinlemek isteyenler için hoş değil. Geniş arazi içerisinde alternatif başka noktalar konser düzeneği için belki düşünülebilir.
2 - Konser boyunca şarap almaya kalkan mı istersin , sağa sola koşan çocuk mu istersin , kalkanların yerine geçmeye çalışan köşe kapmacılar mı .... Kısacası salt müzik beklentiniz olmamalı.
3 - Konser repertuarı ortama göre basitleştirilip , popülerleştirilmiş. Emin Fındıkoğlu Trio'dan daha caz ağırlıklı bir liste beklerken popüler şarkıların söylendiği nostaljik hafif müzik esintisi dinledik.
konser öncesi Emin Fındıkoğlu ile birlikte

Bu kadar yazdıklarımdan sonra tahmin edersiniz kahvaltıları da çok güzel. Karadutlu yoğurtlarına bayıldım. Kahvaltıda yediğimiz şeyler zaten belli ama neden bazı yerleri çok beğeniyoruz, ürünlerin kalite ve lezzetlerinden..
7 Bilgeler ile ilgili son bir not daha yazmak istiyorum. Alaçatı' da butik otel, ev pansiyon olarak en az 3 farkı otelde kaldım, dekor konsept olarak taş / kireç köy evleri kanaviçeli güllü desenli dekorlu eskitme mobilyalar ev reçelli kahvaltılar orada da var. Ama orada çoğunluk köy halkı tarafından satılmış evleri restore edip butik hizmet veren sonradan gelmiş bir anlayış var.. Benim ilk Alaçatı 'ya gittiğim 2002 yılında daha az ev pansiyonu vardı, sokaklarda yürümek daha mümkündü, mekanların sahipleri , adları belliydi. Şimdi her yıl büyük çoğunluğu el değiştiren mekanlar geçici bir ün yaşıyor.. Umarım yakın zamanda kendi doygunluğuna ulaşıp eski müstesna haline döner...
7 Bilgelere gidince havuzlu 8-10 odalı butik otellerin alası Alaçatı'da da var diyebilirsiniz ama burada yaşayan çalışan alternatif bir hayat var. Siz de buna şahit oluyorsunuz..

15 Haziran 2015 Pazartesi

HEINEKEN EXPERIENCE - Amsterdam

Heineken experience 'e mutlaka gidin çok eğleneceksiniz ... önerilerini tatil programımızı yaparken okumuştum ama çok çekici gelmemişti doğrusu. Bir bira fabrikası ne kadar eğlenceli bir müze olabilir ki !!

YANILMIŞIM ! Çok eğleneceksiniz mutlaka programınıza alın, interaktif, eğlenceli ve biralı :)

Bir önceki yazımın sonunda belirttiğim gibi müze çıkışı yerini öğrenmek için müzeler bölgesinden fabrikaya doğru tabelaları takip ettiğimizde saatin henüz 15: 30 olduğunu ve girebileceğimizi gördük.
Tarihi fabrika binası 1998 yılına kadar burada üretimini yapmaya devam etmiş. Sonrasında daha büyük bir yere üretim taşınmış ve bu tarihi bina ulusal müze olmuş. Yapılan her işin, her kahramanın bir hikayesi var bu şehirde.

Bir çok yer gibi burası da bir kanal yanında, önündeki büyük fıçılardan girişi hemen bulabilirsiniz. Girişte biletlerinizi alırken her zamanki gibi i amsterdam kartlarınızı göstermeyi unutmayın %25 indiriminiz var. Kişi başı giriş bileti ( 13.50 € ). Üzerinde üç yuvarlak olan bileziğinizi alıp gezmeye başlıyorsunuz.
i amsterdam kartı ile aldığımız indirimli biletlerimiz

beyaz yuvarlak çıkarken sizde kalıyor, heineken mağazasına uğrayıp karşılığında özel seri cam bardak hediyenizi alıyorsunuz. 
Fabrika tarihi, günümüze kadarki şişe, kasa, kutu, etiket..tasarımlarına ait görsellerin olduğu 1. kattan üst kata merdivenlerden çıkıyorsunuz. Üst katta bira yapımının kısa anlatımı ve dev bakır kazanların arasından geçerek tadım noktasına çıkıyorsunuz. Anlatım sonrası bedava biralarınızı içiyorsunuz. Bu arada interaktif sunumlardaki soruları bilirseniz ekstra bedava bira kazanıyorsunuz. ( biz Barış ın bildiği soru sayesinde ekstra 1 biramızı da içtik )
Her köşede simulasyonlar, kendi kendinize fotoğraf çekebileceğiniz dekorlar ve kendinize mail atabileceğiniz deskler mevcut. ( içeride free wifi olduğunu söylemeye gerek yok )
İkişer bedava bira daha içebileceğiniz salonda isterseniz barın arkasına geçip kirli bir bardağı yıkıyor, sonra kendinize size öğretildiği şekilde biranızı dolduruyorsunuz ve sonrasında afiyetle içiyorsunuz, birde üstüne adınıza hazırlanmış sertifika alıyorsunuz :) bunun içinde bileziğinizdeki iki yuvarlağı vermiş oluyorsunuz. Eğer sertifikaya gerek yok ben oturur biramı içerim derseniz. iki bardak bira içebilirsiniz. ( yani mini bira doldurma eğitimi 1 yuvarlağa eşit )
sertifikalarımız silindir karton kutuların içinde :)


Bütün bu simülasyonlar, bira içmeler derken 2 saate yakındır fabrika içinde olduğumuzu farkettik. Benim tahminden çok daha keyifliydi. Çıkarken çantalarımızı aldık ve baktık kapıda bir görevli karşıdaki Heineken botu ile Rembrandta kadar gidebileceğimizi söyledi. Biz yürümeyi düşünürken mini bir kanal turuna üstelik bedava! sahip olduk. Yine Heineken çalışanının kullandığı bot ile otelimizin olduğu bölgeye kadar gittik. Böylece gece kanal turumuzu yapmış olduk. İndikten sonra çapraz köşede satış mağazasına yönlendirildik, biraz pazarlama güdüsüyle.. Bileziğimizdeki son beyaz yuvarlak ile ( free gift ) cam bira bardağımızı aldık... 

Akıllıca pazarladıkları bu arada tanıtım reklam ama eğlence dolu bir deneyim yaşamış olduk. 

Bugünümüzde dolu dolu, yorucu, üşümüş olarak geçti ve gezi hatıralarımızda yerini aldı. 

Bu arada kanal turları hakkında da kısa bilgi ermek istiyorum. Çok fazla kanal olduğundan, bir çok noktada farklı uzunluklarda ve farklı fiyatlarda kanal turu ayarlayabilmeniz mümkün. Bizim 72 saatlik i amsterdam kartımız sayesinde bir bedava kanal turu hakkımız vardı. Bizde 72 saatimiz bitmeden kullanmak için planımızı şöyle yaptık.

Sabah otelimize yürüme mesafesinde olan Hermitage Müzesi ile turumuza başlayacağız. Sonrasında Rembrandt 'ın evini gezmek istiyoruz. Bu arada müzelerin açılış saati olan saat 10: 00 da başlarsak 14: 00 e kadar, araları 15 dk yürüme mesafesinde olan bu iki müzeyi gezmeyi bitirebiliriz.Sonrasında da oraya en yakın kanaldan bir kanal turu yapalım diyoruz..
Akşamınada iki gündür önünden geçtiğimiz ve merak ettiğimiz VAPİANO* adlı restauratta yemek yemeyi planlıyoruz..


12 Mart 2015 Perşembe

Van Gogh Museum - Stedelijk Museum - Rijkmuseum

Müze, Müze, Müze !!!

2. gün planımız müze meydanındaki ( museum plein ) Vang Gogh müzesinden başlamak ve bütün günümüzü o bölgede tamamlamaktı ve öylede oldu. Rembrant 'tan bindiğimiz tramvay ile 5 dakikada meydanın oradaydık. Aslında yürüyerekte 15-20 dakikada gelinebilecek bir mesafeydi, ancak hem havanın soğuk olması hemde gezilecek çok müze olması ve tabiki 72 saat free hakkımız olan kartımız :) nedeni ile tramvayı tercih ettik. Tramvaydan indiğimizde herkesin harfleri arasında fotoğraf çektirdiği i amsterdam yazısını göreceksiniz.( bknz: aşağıda :))Arkasında sanat ve tarihe adanmış Hollanda 'nın ulusal müzesi Rijkmuseum, ortada büyük bir park, buz pisti, bir kaç kafe ve yürüyüş yolunun sonunda Van Gogh müzesi ve hemen yanında da modern sanat ve tasarım müzesi olan Stedelijk var.

Turla gitmemiş olmamız, şubat soğuğunda gitmiş olmamız müzelerde kuyruk beklemememize ve rahat gezmemize neden oldu, güzel oldu!

İlk önce benim çok istediğim, parlak renkleri kalın fırça darbeleri ile yapılmış resimlerini çok sevdiğim Van Gogh 'un müzesine gittik. Kartımızı gösterdik, ücretsiz biletimizi aldık.

İçeri girince ilk önce daha sonra gittiğimiz bütün müzelerde yaptığımız gibi mont ve çantalarımızı bıraktık, ve rahat rahat dolaştık. 27 yaşında resim yapmaya başlayan ve 37 yaşında ölen Van Gogh 'un tabloları, çizimleri, kardeşi Theo ve yakın arkadaşları ile yazıştığı mektupları müzede bulunmakta. Kendi eserleri dışında , yakın arkadaşlarının eserlerinden örnekler mevcut. Çok keyif alarak gezdiğim bir müze oldu. Müzenin alt katında oturup bir şeyler içip, yiyebileceğiniz bir kafesi ( daha acıkmadığım için içmediğim ama mis gözüken soğan çorbası hala aklımda kaldı - 3 € ) ve mağazası var. Bütün müzelerin içinde alışveriş yapabileceğiniz hediyelik eşya vs. satan shopları var. Ve bazı şeyler, sokak pazarlarından daha ucuz olabiliyor. Biz ilk alış verişimizi Van Gogh müzesinden kızımız Nehir 'e boya kalemi, puzzle, beslenme çantası alarak yapmış olduk.

Sabah ilk enerjimizle yaklaşık 2 saat Van Gogh müzesini gezmişiz. Çıkınca tam karşıdaki Modern sanat ve tasarım müzesi Stedelijk e girdik. Tabi yine kartımızı gösterip ücretsiz :)
Modern resim, heykel ve tasarımlarımların olduğu, değişik objeler ile karşılaşabileceğiniz bu müzede 20 ve 21. yüzyıl sanatçıları, Kandisky, Van Gogh gibi meşhur ressamların da eserleri mevcut.
Çıktığımızda ruhumuz resimle doymuş :)) ama artık karnımız acıkmış olduğundan kısa bir yemek molası ...
Her yerde waffle 4 € ve kağıt külahta üstüne bolca mayonez konulmuş patates kızartması min. 2,5 € görmek mümkün 
Öğle sonrasına Rijkmuseum 'u bırakmak doğru bir karar olmadı, yorulmuştuk ve içeri girince anladık ki müze gerçekten çok büyük ve çok güzel bir daha Amsterdam' a gelmek için bir neden; tekrar bu müzeyi gezmek olacak.
Hollanda Ulusal Müzesi: Rijkmuseum

Rijkmuseum giriş 17,5 € - i amsterdam kart ile 2,5 € iskontonuz oluyor,bir kişi 15 € . İçeride Hollanda tarihi ile ilgili resim, heykel,mobilya eşyası her şey görebilirsiniz. Yine alışveriş mağazasında benim gibi kırtasiye malzemelerini seviyorsanız, çok güzel objeler bulabilir, kendinizi kaybedebilirsiniz. Burada ve Van Gogh müzesinden farklı ebatlarda 7,5 € dan başlayan fiyatlarla posterler alabilirsiniz, kalın kartondan prizma kutularında rahatlıkla evinize kadar getirebilirsiniz.

Museum plein in tam karşısında Diamond Museum var, ancak biz gittiğimizde kapalıydı, kart ile orayada free girebilirsiniz. Pırlantanın tarihinin yapılışının anlatıldı, örneklerin olduğu bir müzeymiş ama biz gezemedik dediğim gibi.
Bir güne üç müze fazla olabilir, eğer müze gezmekten sanattan keyif alıyorsanız, programınızı yaparken bu bölgeyi 2 güne bölebilirsiniz. Biz 2 şer saatten hepsini rahat gezeriz dedik, gezdik ama sonlara doğru yorucu oldu. Şimdi program yapacak olsam Van Gogh ve Rijkmuseum aynı güne koymazdım. Her ikisi de sabah saat 10:00 da ilk girilecek müzeler olmalı bence.
Akşam üzeri olmuş ne yapsak bir yerlerde otursak derken, sağda solda Heneiken Experience tabelaları gördük elimizdeki haritaya baktık, yürüyelim yerini öğrenelim yarın geliriz derken, bu yorgunluğu Hollanda birası paklar dedik :)) Zaten gidilecekler listemizde vardı....