19 Şubat 2012 Pazar

Ece Temelkuran ; İzmir' de imza günündeydi ! 19.02.2012

ECE TEMELKURAN  -  İMZA GÜNÜ

Çalıştığı gazeteden kovulan , son günlerde hedef gösterilen, hakarete uğrayan Ece Temelkuran, bu pazar İzmir 'de kitaplarını imzaladı. O berrak yüzü ile, onun için sırada bekleyenlere gülümsedi, bazı okurları ile yaptığı kısa konuşmalarda güldü, bazılarında gözleri burnu kızardı , biriken yaşlardan gözleri parladı.
Belli ki insanları seven yumuşacık bir yüreği var, yüzüne yansıyan..
"Ağrının Derinliği " en sevdiğim kitabı . Vapurda işe gidip gelirken bitirmiştim kitabı.. Allahtan yazdı gözümde güneş gözlüğü vardı da ağladığım belli olmuyordu, burnumu çektikçe yaz nezlesi sanmıştır yanımdakiler :))
İzmir Alsancak - eski iletişim kitabevi - kitapsan
Son çıkan kitabı " Kayda Geçsin " i bugün aldım. İnşallah baharda aramıza katılacak Nehir içinde imzalıyayım mı diye sordu. Biz onunla da geliriz ama siz yinede şimdiden imzalayın kayda geçsin dedim !

8 Şubat 2012 Çarşamba

ROMA - VATIKAN 2011

Şehir İçinde Devlet : VATIKAN
Dan Brown'un Melekler ve Şeytanlar kitabını okuduğumdan beri Roma - Pantheon, Vatikan'ı görmek istiyordum. Gideceğimiz kesinleştikten sonra elimde harita ile tekrar okumuştum kitabı.
İtalya denildiğinde Venedik değil ama hep Roma aklıma gelirdi. Gördüğümde de bu değişmedi , sadece yanına en beğenilenlere Floransa eklendi. Tarihini koruyabilen ve tarihi ile yaşayan şehirleri seviyorum. Yüzyıllardır duran heykeller, yüksek taş binalar, çeşmeler ...
Gelelim Vatikan'a , Roma'nın içinde dünyanın en küçük devleti. Latincenin resmi dil olduğu tek ülke.
Sabah Vatikan'a gitmek için yola çıkıyoruz, ( yaz aylarında gidiyorsanız birçok kilisede olduğu gibi San Pietro Katedrali'nde de askılı giysiler yada kısa şortlar ile müzeleri ve kiliseyi gezemiyorsunuz , sırt çantanıza ince bir gömlek vb.almayı unutmayın ) San Pietro meydanında uzun bir kuyruk beklemeniz gerekiyor, biletleriniz önceden alınmış olsa bile. Girişe yaklaşınca x-ray ve kıyafet kontrolünden geçiyorsunuz. Kuyruk uzun ama hızlı ilerliyor. Daha içeri girmeden meydan sizi etkilemeye yetiyor meydanı çevreleyen 288 sütun var.

San Pietro Katedrali
İtalya'nın her şehrinde mutlaka bir şaheseri olan Michelengelo'nun tamamladığı kilise ve Vatikan müzeleri mutlaka görülmeli. Kilisenin girişinde camekan içinde korunan Pieta heykelini göreceksiniz. Ölü İsa'nın Meryem'in kucağında tasvir edildiği yine Michelengelo'nun ünlü heykeli imzasını da Meryem'in elbisesi üzerinde görmek mümkün !
Papalık ve Vatikan, İsviçreli muhafızlar tarafından korunuyor. Paralı asker olan bu İsviçreli katolik muhafızların turuncu - mavi giysileri oldukça palyaço giysisine benziyor :)) şaka bir yana üzerinde Papalığın arması olan bu giysiler Michelangelo nun tasarımı ...
Dünyanın en küçük ülkesini ve Papayı koruyan İsviçre Muhafızları
Vatikan müzelerinin içindeki satış magazalarından  magnet ve tespih alabilirsiniz.. 2 €

Bütün yollar ROMA ya çıkar !

Vatikan'dan ayrıldıktan sonra artık Roma'yı keşfetmenin zamanı geldi. Çeşmeleri, meydanları ve dikili taşları ile dopdolu bir şehir Roma.

Collosseum'a inmeden önce dar bir yokuşun sonundaki Vincoli kilisesine gidiyoruz. ( San Pietro in Vincoli ) Burada Michelangelo'nun meşhur sakallı Musa heykelini görüyoruz.
Michelengelo nun meşhur Musa heykeli; bu heykeli bitirdikten sonra iki adim geriye gitmiş,elindeki cekici heykele firlatmis ve ''kalk gidelim'' demis. Bir de " konuş be Musa " demiş. Kolundaki damarları bile belli oluyor o derece bir heykel...
Roma'nın en büyük amfi tiyatrosu olan Collosseum , rönesans öncesi dönemde vahşi hayvan dövüşlerinin, erkekler ile vahşi hayvanların yada gladyatörlerin kendi aralarında dövüştükleri ve Roma halkının bu dövüşleri bedava izledikleri meydanmış. Biz zaten buraya gelmeden birçok ortaçağ filmi yada dizilerinde burayı görmüştük :)
Colloseum'un dışarıdan görünüşü.. içeri giriş 5 €
İspanyol merdivenlerine doğru gidiyoruz , Roma denildiğinde çocukluğumdan beri aşk çeşmesi ve İspanyol merdivenleri ilk aklıma gelenlerdi yani daha doğrusu Roma ile ilgili en çok bahsedilenler...
Dar sokaklardan ilerliyoruz, tabi bu gezimizin ağustos sıcağı ve kalabalığında olduğunu unutmamak gerekir. Özellikle tam İtalya'daki yaz tatilinde geldiğimiz için çok kalabalık turist grupları ile paylaşıyoruz sokak ve meydanları.. ( bir kerede ilk baharda gelmeli ..mesela haziranda tam tarihini hatırlamıyorum ama çiçek festivalinin olduğu zaman denk getirilebilir kim bilir )
Küçücük bir meydan hatta meydan bile denilemez birkaç sokağın kesiştiği küçük bir meydan
Piazza di Trevi ve karşımızda Roma nın en büyük ve en meşhur çeşmesi Trevi Çeşmesi yani bizim Aşk Çeşmesi olarak yıllarca merak ettiğimiz çeşme . Çeşmenin yakınına gidebilmek ve klasik para atmalı fotograf çektirmek imkansız.Daha doğrusu imkansız değil ama kadrajı tanımadığınız birçok kişinin kolu, bacağı, kafası yada omuzu ile payşlaşıyorsunuz :)) Tabi bir tek burada değil bu çok meşhur yapıların hepsi çok kalabalık oluyor , size özel fotograflar çekebilmeniz için sabahın çok erken saatlerinde buralara gelmeniz çözüm olabilir.



Trevi çeşmesinin olduğu yerden kısa bir yürüyüş ile İspanyol merdivenlerinin olduğu İspanyol meydanına ulaşıyoruz. İspanyol elçiliğinin olduğu ve adını ordan alan meydan Piazza di Spagna, ortasından geçen merdivenler ve merdivenlerin sonundaki çeşme  Fontana della Barcaccia karşımızda. Uzun merdivenleri tırmanmadan önce biten su şişelerimizi dolduruyoruz (Roma'daki bütün çeşmelerin suyu içilebiliyor ve şişelerinizi bu içme suları ile doldurabiliyorsunuz.) , suyla serinledikten sonra merdivenleri çıkıp , meydanı ve meydana çıkan sokakları kuşbakışı seyrediyoruz. Meydana çıkan sokaklar dünyanın ünlü markalarının olduğu mağazalar ile dolu.

İspanyol merdivenleri

Görmeyi çok istediğim Pantheon'un önüne geliyoruz. Direk yapıyı gören küçük kafeler ile çevrili meydan, bu eski pagan tapınağını izlemek için en güzel yer.
" Bütün tanrılar tapınağı denen " Pantheon'un girişi dikdörtgen dik sütunlardan oluşuyor ve tam karşıdan bakınca bu giriş, Roma mühendislik harikası olduğu söylenen yarımküre şeklindeki dev kubbeyi görmenizi engelliyor. İçeri girdiğinizde tek ışık kaynağı tepesindeki delik olan kubbenin gerçek büyüklüğünü ve güzelliğini içeriden anlıyorsunuz. Ortaçağda bir kiliseye çevrilmiş olan bu tapınakta birçok kralın olduğu gibi Raffael'in de anıt mezarını içeride görebilirsiniz.
Oval uzun meydan Piazza Navona'dayız. Meydanda dikilitaş ve Lorenzo Bernini'nin meşhur 4 ırmak havuzu bulunuyor. Meydanı çevreleyen binalar, stadyumun yıkılmış tribunleri üzerine inşaa edilmiş. Barok tarzı olan bu binalar ile çevrili meydanda  sokak ressamları, falcılar ile dolu ... keyifli bir meydan Navona meydanı.



Meydandan çıktık ve yorulmuş acıkmış halde ne tarafa gidelim diye bakınırken. Take away pizza satan bir yerden birer büyük dilim pizza ve soğuk bira alıp bir binanın gölgesine oturduk ve önce karnımızı doyurduk. Sonrasında hediyelik eşyalarımızı alarak Piazza Venezia'ya doğru yürüdük .Meydana geldiğimizde , İtalya'nın ilk kralı II. Vittorio Emanuel Anıtı göründü ancak biz oraya geçmeden adını not almadığım için şuan hatırlayamadığım bir çeşmenin kenarına oturup dondurma yeme bahanesi ile biraz daha dinlendik : )
Bu anıt 1885'te yapımı başlamış dev bir heykel. Arkasındaki müzede 1980 yılından beri kapalıymış. Arkadaki bu yapı pek sevilmemiş ve bir çok aşağılayıcı ad ile anılmış. Süssüz ak brescia mermerinden yapıldığı için , hiçbir zaman çevredekiş diğer yapıların sarı tonuna bürünmeyeceği söylenen bu yapı duygusuz , kendini fazla büyük gören bir mimari anlayış örneği olarak gösteriliyormuş !!!
Tabi ülkenin heryeri 1000'lerce yıllık tarihi eser ve anıtlardan örnekler ile dolu olunca ve hepsinin korunmuş olması ve anlatılan tarihi hikayeleri bizi öyle büyülüyorki; kendi ülkemizde korunmamış ve yokolmasına göz yumulmuş tarihi düşününce ... İtalyanların bu kıyaslama ve sanatsal eleştirileri bizi gülümsetiyor ...
Vittorio Emanuel Anıtı
Anıtı arkanıza aldığınızda sol tarafta Palazzo Venezia ve Müzesini görüyoruz. Uzun kiremit rengi büyük bina belli zamanlarda papalık ikametgahı ve Venedik elçilik binası olarakta kullanılmış.
Faşizm döneminde Mussolini burayı karargahı olarak kullanmış ve ortada bulunan balkonu halka seslenişlerinde kullanmış.


Ellerimizde suluboya resimler, magnetler, roma tshirtleri ile doldurduğumuz torbalarımız ile otelimize dönüyoruz. Ilık duş , sonrasında ayakları altına yüksekçe bir yastık üzerine uzatarak 1 saatlik kestirmece :))

Gece Romayı bir kez daha ve son kez görmek için hazırlanıyoruz. İlk önce muazzam ışıklandırılmış Vatikan'daki San Pietro kilisisesini seyrediyoruz. Tripot ve iyi ayarlı bir makinamız olmadığı için çok güzel gece fotoğrafını malesef çekemiyoruz . Belki bir dahaki sefere !!!

Sokak sanatçılarının gösterileri takılarak akşam yemek yemek için Roma'nın sokaklarına bırakıyoruz kendimiz. Kapı önünde küçük masaların olduğu yüzlercesinden birine oturuyoruz.

Ve kırmızı şarap eşliğinde lazanyalarımızı yiyoruz. Sanırım 1 şişe kırmızı şarap bize biraz fazla geliyor ( bir yere oturunca su yada koladan daha ucuza gelince , biz bu gezide biraz şarapçı : )) olduk galiba ), gündüz yorgunluğumuzda eklenince bayağı bir mayışıyoruz :))






Yollarımızın bir gün yine Roma ya çıkması dileği ile ..........

EVDE İTALYAN YEMEKLERİ !!

Evde temalı yemekler yapma etkinliğimiz , İtalya'dan gelirken aldığımız ve aldıktan sonra biz bunların içini nasıl dolduracağız diyerek büyüklüğünü sonradan farkettiğimiz, " i lumaconi giganti " yani bizdeki mantı makarnanın avuç için kadar büyük olan çeşidini !!! nihayet yapma cesaretini göstermemiz ile devam ediyor...
İtalyan menümüz:
Giriş ( anti pasta) : tortilla ekmeğinden yapılmış pizza dilimlerimiz*
salata ve peynir tabağı
Ana yemek            : i lumaconi giganti *
Aslı ile Alp in getirdiği İtalyan kırmızı şarabımız

Öncelikle ana yemeğimiz olan makarnanın tarifini vereceğim;

Gerekli malzemeler:
25 adet makarna için 300 gr kıyma
1 orta boy soğan
1 yemek kaşığı salça
ve dilediğiniz baharatlar..

makarnaları , tuz ve 1 kaç damla zeytinyağı damlattığımız bol suda haşlıyoruz. Yaklaşık 10 dakika . Kıymayı iyice kavuruyoruz içine tuz , karabiber ve kırmızı toz biber serpip karıştırıyoruz. Rondodan geçirdiğimiz soğanı ekliyoruz, salça ve  az zeytinyağ ilave edip karıştırıyoruz.Yarım bardak su ile kısık ateşte kaynatıyoruz.( birnevi bolonez sos yapar gibi )
Haşlanan makarnaları süzüyoruz , soğuk sudan geçirmeden borcama diziyoruz.


Ele alınacak kadar soğuduktan sonra , küçük kaşık yardımı ile makarnalarımızı dolduruyoruz.
İçleri dolan makarnaları tekrar tepsiye diziyoruz. Doldurduğumuz her makarnanın ağzını çeyrek dilim  cherry domatesler ile kapatıyoruz. İçlerine su girmemesine dikkat ederek yarılarına kadar salçalı ve kekikli su dolduruyoruz ve 5-6 dakika da fırında pişiriyoruz.
Fırına borcamı koyarken üzerini folyo ile kapattım ki, makarnaların üstü kurumasın hatta yanmasın!!

Çıkarınca (kişi başı 5 er adet yeterli oldu bize) tabaklara alıyor üzerine rendelediğimiz tulum yada eski kaşar peynirini serpip ,az karabiber ile afiyetle yiyoruz :))

Önden atıştırmalık olarak yaptığımız pizza dilimleri için gerekli malzemeler :
2 adet tortilla ekmeği
1 diş sarımsak
1 tatlı kaşığı domates salçası
4 adet cherry domates
3 yaprak roka
sızma zetinyağı
karabiber
kekik
peynir ( sevdiğiniz her çeşidi olur )

Totilladan yapılan bu lavaş pizzalar özellikle piştikten sonra zor kesildiği için hazırlamaya başlamadan 2 tortillayıda 4'e bölüyor ve 8 adet dilim elde ediyoruz.
Bir kasede dövdüğümüz 1 diş sarımsak , salça, kekik zeytinyağ ve karabiberi karıştıralım.10 dakika kadar bekletelim. Fırın tepsisine yağlı kağıt serelim ve dilimleri yerleştirelim. Bir fırça yardımı ile sosu dilimlere bol bol sürelim , sonra üzerine rokaları ve domatesleri 2 yada 4'e bölüp yerleştirelim en son olarakda peynir serpip 5-6 dk. peynirler eriyince çıkaralım. Ekmekler ince olduğu için hemen kuruyabilir...

*Aynı işlemleri bayatlayan ekmek dilimlerine uyguladığımızda da yine italyan anti pasta'sı; bruschetta yapmış oluruz. ( ama bruschetta da salça yerine doğranmış domates ve roka yerine ızgara sebzeler çok daha güzel olur )

Not : menumuzde birde mantarlı risotto vardı ama o hazır paket olduğu ve sadece suda kaynatıp lapa olmasını beklediğimiz için yazmadım.

Temalı yemeklerimiz devam edecek...bir sonraki planımız, uzakdoğu mutfağından noodle yada
süper üçlü !! pastırmalı kuru fasulye + pilav + turşu yapmak.
04.02.2012
Bu arada Alp ve Aslı ya teşekkürler... çünkü daha önce pratiğini yapmadığım deneysel yemek çalışmalarımda bana destek oluyorlar :))

PORTOFINO - GENOVA 2011

GENOVA

Sabah erkenden Genova ya gidiyoruz. Büyük limanın yanında otobusten inip , şehrin merkezine doğru yukarı yürüyoruz.
Ferrari meydanı arkada borsa binası
Bu şehir merkezinde görülmesi gereken ferrari meydanı  " Piazza di Ferrari " , büyük bulvarların kesiştiği , borsa binasının bulunduğu meydana  çıkarken yol üzerinde solda
" Palazzo Ducale " düklük sarayı var.
Düklük Sarayı
Ünlü kaşif Kristof Kolomb un doğduğu şehir Genova 'nın , ticaret ve denizciliği oldukça gelişmiş, İtalya' nın zengin şehirlerinden biri.
Genova' ya bağlı beldelerden biri olan Portofino 'ya gitmek için tekrar limana bizi götürecek otobüsümüze doğru giderken öğlen yemeğimizi de yiyoruz. Limandaki balık restaurantlarından biri elimize menüsunu tutuşturmuştu ama ben öyle acıkmıştım ve yol o kadar gözümde uzamıştıki...
yine spagetti , salata , şarap ve expresso dan oluşan bir turist menüsu yemiştik.
* tip hariç kişi başı 11 € toplam iki kişi 25 € ödedik.

SANTA MARGHERITA - PORTOFINO
Santa Margherita - denizden görünüşü...
Her yanı ağaçlar ile çevrili geniş otobandan nefis manzarayı izleyerek deniz seviyesine iniyoruz. Renkli binalar , yuvarlak taşlar ile döşenmiş küçük meydanları ile çok güzel küçük bir şehir Santa Margherita .

,


Portofino Santa Margherita' ya çok yakın ancak karayolu çok dar ve otopark sorunu olduğu için tekne ile geçiyoruz Portofino ' ya .

Yaklaşık 20 dakika sürüyor. Küçük bir balıkçı koyu olan Portofino daha çok turizm ile geçiniyor. Nufusunun 200 ü geçmediği söyleniyor.



Tekneden inince karşılaştığımız manzara , daha önce gördüğümüz kartpostalların , fotografların aynısı ... Şimdi resimlerde gördüğümüz o limanda dolaşmanın zamanı.


Limandan dar ve dik merdivenleri çıktığınızda Portofino limanını kuş bakışı görebiliyorsunuz. Bu tepede birde kilise mevcut. Ve tepenin iki yanında seyir terasları var . Bir taraftan limanı görebiliyorsunuz , diğer taraftan da kayalıklara vuran dalgaları izliyebiliyorsunuz. Bu kayaların bulunduğu yamaçta da yunuslar bulunduğu için koruma altına alınmış....


* Hediyelik eşyalar burda tavan yapıyor. En pahalı magneti burda alabilir , en pahalı şarabı burda içebilirsiniz :))
Akşam dönüş için tekneye bindiğimizde herkez aynı şeyi fısıldıyor :))) i found my love in Portofino !!!!